(Yazının orijinali 12 Mart 2011 tarihinde yayınlanmıştır)
Kimin hakkını kime helal ediyorsunuz?
Geçtiğimiz hafta Erbakan’ın
vefatının ardından yine “badem gözlü” güzellemeleri yapıldı. Erbakan Hoca’nın
aslında ne kadar ileri görüşlü olduğu, ne kadar kıvrak bir zekaya sahip olduğu,
önü kesilmeseydi memlekete ne büyük faydalarının olabileceği, Türk siyasi
tarihinde ne kadar önemli bir şahsiyet olduğu yazıldı, çizildi. Bu söylem siyaseten
Erbakan’la ters oldukları iddiasını taşıyanlarca bile zikredildi. Hatta 28
Şubat sürecine alkış tutanlardan bile Erbakan’ın arkasından timsah gözyaşları
dökenler oldu. “Kağıttan kaplanlar”ın da cenazede hazır bulunmasıyla dekor
tamamlandı. Dekorun süsü ise cenazeye katılan on binlerce kişinin mahkeme
kararıyla milletinin parasını iç ettiği onaylanmış bir hırsıza hakkını helal
etmesi oldu.
Gerçek inananlar
bu ayıptan kendilerini muaf tutabilmek için bir şeyler yapmalılar. Mahkeme
kararıyla hırsızlığı sabit görülmüş bir dolandırıcının arkasından hakkını helal
edenlerle kendilerini ayrıştırmalılar. Aksi halde öbür dünyada neler olur
bilemeyiz ama bu dünyada ellerimiz yakalarında olacak. Onurdan, namustan,
adaletten bahsetmek için ağızlarını her açtıklarında bir hırsıza haklarını
nasıl helal ettiklerini hatırlatacağız.
Erbakan’ın
cenazesi sırasında gazetelerde başka bir haber gözümüze çarptı: Alija
İzzetbegoviç’in Saraybosna’daki mezarından getirilen bir avuç toprak da
Erbakan’ın mezarına serpilmiş! Gerici siyasetçilerin enternasyonal dayanışması
gözlerimizi yaşartıyor! Fakat, bizi daha çok hayrete düşüren ise sınır
tanımayan gerici siyasetin, birbirlerinin yolsuzluklarını aklamada,
birbirlerinin ahlaksızlıklarına arka çıkmada da sınır tanımaması.
Bosna yardımlarına ne olmuştu?
Bosna’da yaşanan
savaş sırasında, o dönem Milli Gençlik Vakfı ve Refah Partisi öncülüğünde
Türkiye’nin dört bir yanında hatta Avrupa’da gurbetçilerin yoğun yaşadığı
bölgelerde Bosna için yardım masaları kurulmuştu. Toplanan yardımlar Refah
Partisi’nin kasası olarak bilinen Süleyman Mercümek’in banka hesaplarında
biriktiriliyordu. Nasıl oldu da oldu, Refah Partisi’nin iktidar ortağı Doğru
Yol Partisi lideri ve dönemin başbakanı Tansu Çiller bu paranın ne olduğunu
merak etti. RP cenahı; “Bunu Bosnalılara sorun” diye yanıtladı. Bosna’dan yanıt
geldi: “Bize herhangi bir para gelmedi”.
Mayıs 1994’te
açılan soruşturmada Mercümek’e ait 14 ayrı hesapta toplam 16,5 Trilyon para
olduğu tespit edildi. Bu paralar Mercümek’in yüksek faiz gören hesaplarında
biriktirilip “gerekli” yerlere aktarılıyordu. Refah Partisi’nin kasası Mercümek,
açılan davalar sonucu suçlu bulunarak 20 Trilyon para ve 4 yıl hapis cezasına
çarptirildi.
Bir de not olarak,
Mercümek’in o dönemde sahibi olduğu YA DA Yayın ve Dağıtım A.Ş.’nin
ortaklarından birinin de “Mimar” Kadir Topbaş’ın olduğunu ekleyelim.
Kol kırılır yen içinde kalır
Gerici
siyasetçiler arasında yolsuzluk çok popüler bir tarz-ı siyasettir. Nadiren bu
vak’alar adliyeye taşınır ve yaptıkları yolsuzlukla, hırsızlıkla
karşılaştırılamayacak kadar bir ceza alırlar. Bu cezayı almaları onların aynı
partide mücadele vermelerini engellemez. Sadece sahne arkasına çekilirler.
Gerici partiler o kişiyi saflarından uzaklaştıramaz. Yoksa o kişi partinin
diğer yolsuzlukları ile ilgili bildiklerini de şakıyıverir.
Bu ahlaksız
dayanışma sadece tek bir parti ile de sınırlı değildir. Hatta farklı
partilerden gerici siyasetçilerle de sınırlı değildir. Birbirlerini aklamayı
pek severler. Enternasyonal gerici dayanışmada da bunun yansımalarını
görebiliriz. Tıpkı Bosna’da olduğu gibi...
Bilge Kral’ın yolsuzluk cenneti ülkesi
Elbette ki o
dönemde Bosna’da iktidarda bulunan “Bilge Kral” Alija İzzetbegoviç bu konuda
sessiz kalmayı yeğledi. İzzetbegoviç hükümeti Erbakan’ın kayıp trilyonla
Bosna’da roket fabrikası kurduğu şeklindeki masalını ne yalanlayabildi, ne de
doğrulayabildi. Doğrulayabilmesi mümkün değildi zaten. Fakat yalanlaması da
farklı sıkıntıları ortaya çıkarırdı. Belki de Türkiye’de Mercümek Vergisi
kesildikten sonra Bosna’ya giden yardımların ne kadarının Bilge Kral’ın partisi
SDA Vergisi’ne takıldığı ve ne kadarcık bir miktarın bombalar altında yaşayan,
açlık çeken halka aktarıldığı açığa çıkardı.
Bilge Kral’ın
krallığı Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International) tarafından
yayınlanan “yolsuzluk sıralaması”nda Afrika ülkeleriyle yarışıyor. 2010 yılı rakamlarına
göre Türkiye’nin bile 56. sırada olduğu bu sıralamada Bilge Kral’ın partisinin
20 yıllık iktidarındaki başarılar Bosna-Hersek’i 91.liğe kadar geriletti. Bilge
Kral’ın partisi SDA’nın 20 yıllık iktidarında köşe başlarını tutan partililer
ceplerini doldurmaya devam ederken, SDA’nın en büyük müttefiki ise elbette ki
Türkiye. Üçlü rotasyona dayanan başkanlık sistemiyle yönetilen Bosna-Hersek’te
Boşnakları şu anda Bilge Kral’ın oğlu temsil ediyor. Bakir İzzetbegoviç’ten
önceki temsilci Haris Slajdziç’in ise İstanbul’da evi var ve Slajdziç sık sık
İstanbul’a gitmesiyle biliniyor. Saraybosna, Marin Dvor semtinde yıkık bir
binanın duvarındaki yazılama durumu özetliyor: “Haris, halkına bir iyilik yap
ve Türkiye’ye taşın!”
Tencere dibin kara...
Bu veriler doğrultusunda Alija İzzetbegoviç’in mezarından
alınıp Necmettin Erbakan’ın mezarına serpilen toprak daha da önem kazanıyor.
Çoğunluğu cemaatten 165 kişi özel bir uçakla hocaları için, yol göstericileri
için son görevlerini yapabilmek için Türkiye’ye geldi. Bu görevi yapamayan
Bosna-Hersek’teki cemaatçiler ve Bosnalı malum siyasetçilerden bir grup
Hoca’nın gıyabında Saraybosna’da Gazi Hüsrev Bey Camisi’nde cenaze namazı
kıldı.
Ne diyelim? Tencere dibin kara, seninki benden kara…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder