(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



25 Aralık 2015 Cuma

Bosna-Hersek'te isyan-II: Yaşam için isyan

(Yazının orijinali 23 Şubat 2014 tarihinde yayınlanmıştır)

Yugoslavya’nın dağılmasının ardından apar topar kurulan Bosna-Hersek’in çöken ekonomisi, yaşanan isyanın ana nedeni. Değeri olmayan bir para birimi, yüksek işsizlik ve özelleştirmelere karşı sokaklarda yaşam için isyan var.
Aslında Bosna ekonomisi ile ilgili en iyi şey, kriz yaşanmaması. Ülkenin ekonomisi iflas boyutunda olduğu için, ironik bir biçimde ülke krizlerden etkilenmiyor. Öyle ki, savaş yıllarında Alman Markı kullanılan Bosna halen para birimi olarak Mark kullanıyor. Alman Markı’nın tedavülden kalkmasıyla KM (Bosna Markı-Konvertible Mark) basıldı. Bir Avro 1,95 KM değerinde ve bu oran sabitlendi. Bosna para birimi Avro karşısında değer kaybetmiyor, çünkü Bosna para biriminin “değer”i yok.  
Bosna’nın iktisadî sorunları üç ana başlıkta toplanabilir: İşsizlik, yoksulluk ve yolsuzluk.

Resmî rakamlara göre işsizlik %27,5! Bu bile başlı başına çok önemli bir rakamken gizli işsizliğin %45 gibi korkunç bir rakama ulaştığını belirtmeliyiz. Gençler arasındaki işsizlik oranı ise %60’lara kadar çıkıyor.

İşsizliğin temel nedeni yıllardır çalışmayan fabrikalar. Bosna, Yugoslavya döneminde önemli bir ağır sanayi ülkesiydi. İrili ufaklı birçok üretim tesisinin yanı sıra, başlı başlına bir bölgenin kalkınmasını sağlama potansiyeline sahip demir-çelik, uçak ve otomotiv sanayilerinin de gelişkin olduğu Bosna’da bu işletmelerin büyük çoğunluğu bugün ya işlemiyor, ya kısmen işliyor, ya da özelleştirilmiş durumda.  

Dahası, AB’ye entegrasyon yolunda adımlar atan Bosna’da tarım sektörü de çökmüş vaziyette.
İşsizliğin en önemli sonuçlarından birisi de düşük ücretlerdir.

Kişi başına aylık gelirim 790 Bosna Markı (yaklaşık 1150 TL) olduğu Bosna’da artan gelir dengesizliği  sonucu her vatandaşın 790 Mark gelir elde ettiğini düşünmek yanlış olur. Birçok hane 170-220 Avro arasında değişen emekli aylığıyla hayatını idame etmek zorunda. Ücretli emekçilerin aylık gelirleri ise hanelerin temel masraflarını karşılamaya bile yetmiyor.  Dahası IMF baskısı neticesinde 2009’dan bu yana ücretler dondurulmuş vaziyette.

Savaştan önce 4,3 milyon olan ülkenin nüfusu şu an 3,8 milyon civarında. Savaşta hayatını kaybedenler dışında aradaki fark, savaş sırasında yurtdışına gidip geri dönmeyenlerden oluşuyor. İki senedir AB Bosna’yı Schengen vizesinden muaf tutuyor ve hali hazırda ikametgâhı Bosna’da olup da AB ülkelerinde kaçak olarak çalışan da binlerce Bosnalı var. Yugoslavya döneminde Batı Avrupa ülkelerine göçmen işçi olarak giden Bosnalıları da hesaba kattığımızda, hemen hemen her haneden bir kişinin yurtdışında çalıştığını söyleyebiliriz. Yurtdışından gelen para ise hanehalkı geçiminde stratejik bir öneme sahip.

Ülkedeki önemli gelir kaynaklarından bir diğeri ise  “sivil toplum sektörü”. Dayton’dan sonra BM ve AB’ye bağlı birçok ajansın yanı sıra birçok uluslararası “Sivil Toplum Örgütü” Bosna’da faaliyete geçti. Öyle ki özellikle beyaz yakalı istihdamda, bilhassa da akademik formasyonlu yetişmiş işgücü istihdamında STÖ sektörü önemli bir yere sahip.

Bu iki gelir kalemi ise Avrupa’daki ekonomik krizden hayli etkilendi. 2008 yılında STÖ sektörüne akan paranın kesilmesiyle ve işsizlik ve yolsuzluk daha katlanılmaz bir boyuta ulaştı.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü (Transparency International) 2013 yılı için hazırladığı Yolsuzluk Algılama Endeksi’ne göre Bosna’da yolsuzluk Türkiye’dekinden bile daha vahim bir durumda. Ortalama bir Bosna vatandaşı, devlet dairesinde en alt düzeyde bir işi ayarlayabilmek için 10 bin Avro rüşvet vermesi gerektiğini biliyor. Dünkü yazımızda bahsettiğimiz siyasî parçalanmışlık ise güçlü bir devlet denetimini imkânsız hale getiriyor.

Bu yolsuzluk denizinde özelleştirilen işletmelerin peşkeş çekildiği bir sır değil. Birçok Avrupalı analist, Bosna’daki krizi “başarısız özelleştirmeler”e bağlıyor. Hâlbuki kapitalizmin mantığıyla yaklaştığınızda, müteşebbis iş adamlarının çok düşük maliyetle “sermaye birikimini” kolaylaştıran bir özelleştirme sürecinin yaşandığını, dolayısıyla da serbest piyasa mantığında çok da başarılı bir operasyonun gerçekleştiğini söyleyebiliriz.

Zaten temel çelişki de bu: Sermaye birikiminin kolaylığı binlerce çalışanın ve işini kaybetmiş binlerce vatandaşın çocuklarının kursaklarından geçen lokmanın azalmasıyla mümkün.

Bosna’da isyanın patlak vermesi de, bu gerçekliğe duyulan öfkenin birikimidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder