Yazının orijinali 29 Eylül 2012 tarihinde yayınlanmıştır)
Türk sağının
Bosna-Hersek’e karşı farklı bir ilgisi vardır. Bu ilgi çoğu zaman bilgiden
yoksun bir ilgidir. Avrupa’nın ortasında Müslüman bir toplum, birçok romantik
muhafazakâr için ayrı bir anlama sahiptir. Fakat örneğin bu Müslüman ülkenin
vatandaşlarının Hırvatistan ya da Sırbistan’a neden Eurovision’da oy
verdiklerini anlamazlar. Bosna’nın sadece yarısının Bosnalı Müslüman olduğunu,
Müslümanlığın da dinî pratikten çok, ulusal bir kimlik olarak sahiplenildiğini
de bilmezler.
Muhafazakârlarımız
sıklıkla Bosna’ya gider ve tüm Bosna’yı sadece camilerin, Osmanlı yapılarının
yer aldığı Başçarşı ile sınırlı zannederler, Travnik ve Mostar gibi bir iki
tarihi mekânı daha görüp Müslüman Bosna’nın tamamını gördüklerinden ibaret
zannederler. Sosyalist Yugoslav yönetiminin, Osmanlı eserlerini Türkiye
Cumhuriyeti’nden daha iyi korumuş olması bir yana, bu tarihî dokunun “tarihî”
değil de, güncel olduğu konusunda da peşin hükümleri vardır.
Televizyon ekranlarına
yansıyanlar da farklı değildir. Bosna’yla ilgilenen, fakat Bosna hakkında
bilgilenmeyen belgesel yapımcıları da Bosna’nın bu yönünü görür sadece. Zaten
Bosnalı muhafazakâr siyasetçilerin de tercihi bu yöndedir. İster Bosnalı Sırp
olsun, isterse Bosnalı Hırvat ya da Bosnalı Müslüman (ya da Boşnak),
siyasetçiler Bosna’yı dinî grupların bir bütünü olarak görmeye ve göstermeye
gayret ederler. Bu konuda hem kendi medyalarının ve siyasetçilerinin, hem komşu
ülke medyaları ve siyasetçilerinin çok başarılı bir manipülasyonuna şahit
olmaktayız. Bu manipülasyon sayesinde Bosnalı vatandaşlar, etnik aidiyetlerine
paralel olarak üç milliyetçi-muhafazakar partiden birini seçmek durumundadır.
Savaştan bu yana bu oyun
böyle devam eder. Bu sayede her üç etnik grubu da kendi milliyetçi-muhafazakâr
politikacıları temsil eder. Sadece geçen seçimde bu oyun bozuldu. Oyunu bozan
da Bosnalı Müslümanlar. Kendi siyasetçilerinden bıkan Bosnalı Müslümanlar
(Boşnaklar), çareyi sosyal demokrat partinin Bosnalı Hırvat adayı Zeljko
Komşiç’e vermekte buldular. Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bakir İzzetbegoviç, üçlü
başkanlık sisteminde yine Boşnakları temsil ediyor fakat bütün Boşnakları
değil. Bir çok Boşnağı artık bir Bosnalı Hırvat ama %100 Bosnalı bir siyasetçi
temsil ediyor. Bu duruma milliyetçi Hırvatlar da kızgın. Boşnak oyları yüzünden
kendi milliyetçi adaylarını gönderemediler cumhurbaşkanlığı konseyine.
Boşnak oyların bile
tamamını alamayan Boşnak siyasetçilerin ise en büyük doğal müttefikleri
Türkiye. İsrail’e “one minute” postası koyan, Muhteşem Yüzyıl, Kurtlar Vadisi
gibi dizilerle gurur okşayan yeni bölgesel güç Türkiye’nin Bosnalı muhafazakârlara
siyasî desteği değer biçilemez. Bu destek karşılıksız değildir.
Boşnak siyasetçilerin de Türkiye’deki
kardeşlerine verdiği destek yadsınamaz. Halkın 1992-95 savaşından dolayı sahip
olduğu duygusal yakınlık, sonuna kadar sömürülür, oya dönüştürülür.
Bu desteğin son
yansımasını Recep Tayyip Erdoğan’ın son Bosna ziyaretinde gördük. Ana akım
medyanın tüm manüpülasyonuna rağmen, gerçeğin gün geçtikçe daha da açığa
çıktığı Suriye’deki militanları ülkenin başbakanına, “one minute” postası
koyduktan sonra, dokuz vatandaşını katleden devleti korumak için kendi ülke
topraklarına radar üssü kurulmasına izin veren, İran’a karşı askeri emperyalist
kuşatmanın önemli bir piyonu olan, aynı anda hem Irak merkezî hükümetiyle hem
de bölgesel Kürt yönetimiyle papaz olabilme başarısını gösteren, komşularının
hemen hemen tamamıyla sorunu olan, dahası sınırı olmayan ilkelerle bile sorun
yaşayan bir ülkenin başbakanına, her yanı alev topuna dönen bir ülkenin başbakanına
son Bosna ziyaretinde İsa Bey İshakoviç Uluslar arası Barış ve İstikrar ödülü
verildi.
Şaka gibi!
Fakat bu kadar şaka bile
yeterli gelmedi. Türkiye başbakanı ödül töreninde resmi rakamlara işsizlik
oranının %40 olduğu, genç nüfusun Batı Avrupa ülkelerine kapağı atmaya
çalıştığı ülkeye “en az beş çocuk” tavsiyesinde bulunması şakanın da ötesinde
bir şey.
Bu ödülü veren ve beş
çocuk nasihatini alkışlayan Boşnak siyasetçilere tek bir önerimiz olabilir:
Gelip siyaseti Türkiye’de yapsınlar. Şuursuz Boşnak siyasetçiler gibi
onlarcasını bu ülke kaldırıyor. Daha fazlasını da kaldırır. Türkiye’nin
şartları Bosna’dan daha iyi. Siyasetçilikle daha çok parayı kaldırabilirler,
yakın çevrelerinden daha çok insanı gemicik, fabrikacık, iş-güç sahibi
yapabilirler. Onların yokluğunda Belki bu sayede Bosna biraz nefes alır.
Savaştan bu yana sağlayamadığı siyasî istikrarı yakalayabilir belki de.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder