(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



16 Aralık 2015 Çarşamba

MAKEDONYA’DA AZGINLAŞTIRILAN MİLLİYETÇİLİK

(Yazının orijinali 24 Eylül 2011 tarihinde yayınlanmıştır)

İki hafta önce Makedonya bağımsızlığının yirminci yılını kutladı. Önceki senelerde sönük geçen kutlamalar bu sene bir katarsis ayinine dönüştü. Bunun ardında yirmi yıllık bir sefalet hikayesi var. Hamasi nutuklarla sefaleti cilalayıp, parlatarak sahte cennet vaat eden sağcı siyasetçiler bu küçük ülkede de iktidarda.

Makedonya’da milliyetçilik son beş senede önemli bir artış gösterdi. Bu eğilimin dinamikleri ise son yirmi yıldır Makedonya’nın içeride ve dışarıda yaşadığı sorunlarla bire bir bağlantılı.

Makedonya’nın nüfusu 2 milyondan biraz fazla.  Bir milyon üç yüz bin Makedon, beş yüz bin Arnavut seksen bin Türk ve gerisi de Roman, Sırp, Ulah, Bulgar, Boşnak, Pomak ve Torbeşlerden oluşuyor. Makedonya’nın var olan bu demografik zenginliği, aynı zamanda ülkenin toplumsal, iktisadî ve siyasî sorunlarla uğraşmasının nedeni olarak gösteriliyor. Ulus devlet oluşturma sürecinde kendi nüfuslarını homojenleştirmiş olan Batı emperyalizmi, farklı kültürel kimliklerin bir arada yaşadığı coğrafyalarda yaşanan sorunların nedenini bu farklılıklarda görmekte, dahası emperyalizm karşıtı sınıf kimliklerinin önünü kültürel kimlikleri yücelterek ve destekleyerek kesmeye çalışmaktadır. Sınıf dinamiklerini, kışkırttığı kimlik savaşlarıyla engellemektedir. Balkan ülkelerinde son yirmi yıldır başarılı olan bu siyaset, yerel siyasî aktörlerin de işbirliğiyle başarılı gibi görünmektedir.

8 Eylül 1991 tarihinde Yugoslavya’dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Makedonya, bu tarihten itibaren bir çok iç ve dış sorunla uğraşmak zorunda kaldı. Coğrafî olarak Makedonya üç bölgeye ayrılmıştır: Bulgaristan topraklarında kalan “Pirin Makedonyası”, Yunanistan topraklarında kalan “Ege Makedonyası” ve Makedonya Cumhuriyeti’nin kurulduğu “Vardar Makedonyası”. Bulgaristan ve Yunanistan topraklarında kalan bölgeler bu iki ülkeyle sorun yaşanmasına neden olmaktadır. Asıl sorun Yunanistan’la yaşanmaktadır. Makedonya daha bağımsızlığını henüz ilân etmişken, Yunanistan’la ülkenin ismi konusunda ihtilâf yaşadı. İleride olası bir irredantist talebin önünü kesmek isteyen Yunanistan, komşusunun “Makedonya” ismini almasını kabul etmemektedir. Yugoslavya’yı oluşturan cumhuriyetlerden biri olan Makedonya’ya karşı, Avrupa’nın üçüncü büyük ordusuna sahip, dünyanın önemli siyasî güçlerinden olan Yugoslavya’ya posta koyması düşünülemezdi elbette. Fakat etnik karışıklığın yaşandığı küçük bir ülkeye diş geçirebilen Yunanistan Makedonya’nın tanınmasını engelleyerek, AB ve NATO üyeliklerinde veto silahını kullanarak bu küçük ülkeyi baskı altında tutmayı başarmıştır. Birleşmiş Milletler’de “Eski Yugoslav Cumhuriyeti Makedonya” gibi acaip bir isimle yer alan Makedonya’yı anayasal ismiyle pek az ülke tanımıştır.

Makedonların aslen Bulgar veya Sırp olduklarını iddia eden Bulgar ve Sırp milliyetçi irredantizmleri ve Makedonya’daki Arnavut azınlığın yaşadığı kuzey-doğu Makedonya’yı Büyük Arnavutluk topraklarına katmaya çalışan Kosova merkezli Arnavut milliyetçiliği Makedonya’nın iç politikasında da sıkıntılar yaratmaktadır. AB ve NATO üyeliklerini “kapan” ve Batı ile “düzeyli” bir ilişkisi olan Bulgaristan açıktan açığa bu iddiaları gündeme getirmektense, Makedonya üzerinde siyasî ve iktisadî nüfuz kurmayı yeğlemektedir. Yugoslavya Savaşları’ndan sonra süngüsü iyice düşmüş olan Sırbistan kendi toprak bütünlüğünü korumaya çalışırken böyle bir girişimde bulunma gücüne sahip değildir.

Emperyalizmin Balkanlar’daki şımarık çocuğu Kosova’da 1999’da Batı müdahalesiyle sağlanan “Barış”ın hemen ardından UÇK silahlarını teslim ederken, Makedonya’daki Arnavut ayrılıkçıların birden bire silahlanması dikkatleri çeker. Kosova Savaşı sırasında “profesyonelleşen” Arnavut militanlarla askerî alanda baş edemeyen Makedonya, çareyi Ohri Çerçevesi’ni imzalamakta bulmuştu. Çatışmaların büyümesi durumunda Kosova, Sırbistan, Bulgaristan, Yunanistan, Arnavutluk, Türkiye ve hatta Bosna-Hersek’in bile müdahil olabilme tehlikesinin olduğu sorun, merkezî yönetime karşı etnik grupları temsil eden yerel hükümetlerin gücünü garanti altına alan bu anlaşmayla çözülmüştü.

Ohri Çerçevesi Batılı kaynaklarda önemli bir başarı olarak tanımlanır. Öte yandan, yapılan şey Bosna ya da Kosova’da yapılandan farklı bir şey değildir: Savaşan taraflar barıştırılmamış, aksine birbirlerine olan nefreti arttıracak bölünmüş bir siyasî yapı oluşturulmuştur. Bu çok “başarılı” barışa rağmen, günümüzde milliyetçiliğin kapanında kısılı kalmış Arnavutlar bir şekilde Makedonya’dan ayrılıp Büyük Arnavutluk’un hayalini kurmaya devam ederken, Makedon milliyetçiliği de haylaz etnik grupların hadlerinin bildirildiği Büyük Makedonya haritalarını hazırlamaktadır.

Bağımsızlığının ertesinde, Yugoslavya’dan ayrılmış olmasına rağmen eski Yugoslav cumhuriyetleriyle gevşek bir konfederatif yapıda devam etmeyi savunan başta ilk cumhurbaşkanı Kiro Gligorov olmak üzere zamanın Makedon yöneticileri bu anlamda bölgede barışı ve işbirliğini ön planda tutan, Yugoslav mirasıyla barışık bir siyasî çizgide ısrarcıydı. Fakat ard arda gelen sorunlar Yunan, Bulgar, Arnavut milliyetçilikleriyle baş etmesini zorlaştırıyordu. Beklenen oldu ve Makedon milliyetçilerinin iktidara sahip olmasının önünde bir engel kalmadı. 2006’dan bu yana iktidarda olan aşırı sağcı partinin siyasetini şu şekilde özetleyebilirz. İçeride Makedon milliyetçiliğini okşayan, toplumsal sorunları başta Arnavut ayrılıkçılığı olmak üzere etnik sorunlara bağlayarak örtme, dışarıda ise emperyalizmle koşulsuz bir işbirliği. Emperyalizmle işbirliğinin ön koşullarından biri olan Yugoslav mirasının reddi Makedon milliyetçiliğine can verebilmek için de önemli bir siyasî hamle. Fakat, bu o kadar kolay değil. Milliyetçilik eski Yugoslavya’dan kalan mirası yıkacak, cepheden saldıracak kadar güçlü değil. Ama bu mirasın parçası olan müzeler, anıtlar bakımsızlığa terk edilmiş durumda. Dahası, ders kitaplarında bu döneme ilişkin olumlu ifadeler temizlenmiş durumda. Batı’ya yaranmak için bu da yeterli değil. Milliyetçi Makedon hükümetinin en önemli başarılarından biri de “Aklanma Komisyonu”. Yugoslavya döneminin “günahlarını” açığa çıkarmaya, bu günahları işleyenleri yargılama amaçlı Aklanma Komisyonları NATO ve AB sürecinde Batı’nın takdirini toplayan, Makedon demokrasisinin gelişmişliğini gözler önüne seren bir uygulama.

Emperyalizmin güncel etkinliklerinde yer almak da bu süreçte Makedon milliyetçilerinin baş vurduğu yollardan biri. Afganistan ve Irak işgalleri için temsili de olsa gücü yettiğince asker gönderdiler. Bosna, Makedonya gibi ülkelerin emperyalist operasyonlarda “temsili” de olsa yer almaları, işgalci güçlerin çok farklı ülkelerden oluştuğu illüzyonunun yaratılması için önemli.

İçeride şimdilik Arnavut milliyetçilerine dokunamıyorlar. Fakat demir yumruk yavaş yavaş kendisini hissettiriyor. Milliyetçi gidişin olmazsa olmazlarından biri de polisin yetkilerini arttırmak, demokratik tepkilerden çekinildiği durumlarda ise yetkilerin de facto “maksatı aşması”na göz yummak. Haziran ayında 22 yaşındaki bir gencin polise bağlı “Kaplanlar” özel birimi tarafından sokak ortasında dövülerek öldürülmesi bu uygulamalara bir örnek. (Bkz: http://haber.sol.org.tr/dunyadan/makedonyada-polise-tepki-haberi-43460 )

Makedonya’da azgınlaşan, daha doğrusu azgınlaştırılan milliyetçilik Goebbels’i aratmayan propoganda etkinliklerinde de sınır tanımıyor. Ülke tarihî kahramanların, ulusal önderlerin heykelleriyle, haç figürleriyle donatılıyor. Başkent Üsküp’te Makedonya Meydanı’na dikilen Büyük İskender heykeli bir rüküşlük abidesi olarak yükseliyor. İşte, 150 bin kişinin katıldığı Makedon Ordusu’na bağlı birliklerin geçiş yaptığı, jetlerin alçaktan uçarak halkı selamladığı, popüler şarkıcıların konser verdiği kutlamalar böyle bir atmosferde geçti.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder