(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



16 Aralık 2015 Çarşamba

VUKOVAR DÜŞTÜ!

(Yazının orijinali 19 Kasım 2011 tarihinde yayınlanmıştır)

Futbolun Hırvat milliyetçiliği için çok önemli bir konumu vardır. Balkanlar’da yaptığı katliamlarla Nazileri bile hayrete düşürmesiyle bilinen Nazi kuklası Ustaşaların (Hırvat Faşistlerin) en önemli örgütlenme zeminleri kurdukları futbol kulüpleriydi. Bu kulüplerin çoğu Tito döneminde kapatılmıştı. Yugoslavya parçalanırken, futbol yeniden Hırvat milliyetçiliğinin en önemli söylem ve eylem alanlarından birine dönüştü. Eski Yugsolavya’daki taraftar örgütlerinin Yugoslav Savaşı sırasında tribünlerden cepheye adam, daha doğrusu –adam demeye dilim varmıyor- cani devşirdiği bilinir. Bunların en bilineni Kızılyıldız’ın taraftar grubu Deliye’nin eski tribün lideri Zeljko Raznatoviç, yani nam-ı diğer Arkan’ın “Kaplanlar”ıdır.

Her ne kadar paramiliter askeri örgütlenme olarak Arkan’ın Kaplanları dünya çapında bir ün kazanmış olsa da, devlet düzeyinde futbolu en verimli olarak sömüren kuşkusuz ki Hırvatistan’dır.

13 Mayıs 1990 tarihinde Zagreb’de Maksimir Stadyumu’nda oynanan Dinamo Zagreb – Kızılyıldız maçı Yugoslav savaşalarının başlangıcı olarak kabul edilir. Arkan komutasındaki “Sırbistan’ın 1500 yiğit evladı”nın deplasmanda rakip tribünlere saldırmasıyla çıkan olaylar sonucu misafir takım asker helikopterleri yardımıyla sahadan çıkabilmişti. Bugün Maksimir Stadyumu’nda bu saldırıya karşı “anavatanı yiğitçe savunanlar” için dikilmiş bir anıt bile var.

Popülist sağ siyasetin vazgeçemediği alanlardan biri olan futbol taraftarlığını Franjo Tudjman da çok güzel kullanmıştır. Şöyle bir vecizi vardır neo-faşist liderin: “Aynı savaşlar gibi, ulusal kimliğin oluşmasında futbol da çok önemli bir yere sahiptir.” Hırvatistan’ın henüz bir devlet olarak tanınmadığı halde Hırvat ulusal futbol takımının oynadığı ilk resmî maçını kiminle oynadığı da çok anlamlı.  17 Ekim 1990 tarihinde oynanan bu maç ABD ile bir dostluk maçı!

Gel zaman git zaman, emperyalizm tarafından palazlandırılan Hırvat milliyetçiliği Bosna Savaşı sonunda imzalanan ve Yugoslav savaşlarını Kosova Savaşı’na kadar bir müddet de olsa durduran Dayton Anlaşması’ndan sonra Hırvat siyasetçiler tarafından kontrol altına alındı. En azından “saldırgan” nitelikleri törpülenerek AB’ye uyumlu hale getirildi. Zaman zaman Hırvat milliyetçileri savaş suçlarıyla başı belada olan eski kahramanlarını savunmak için seslerini yükseltmeye görsün! İktidar hemen ulusun çıkarları için bazı tavizlerden söz etmeye başlar.

AB, Hırvatistan iç politikası için de çok önemli bir misyona sahiptir. Batı medeniyeti tarafından kabul edilip, şu Balkanlar’ın lanetinden kurtulmak, Hırvatistan iç politikasında önemli bir araçtır.

Türkiye kadar olmasa da, Hırvatistan da AB sürecinde önemli sorunlarla uğraşıyor. Balıkçılığın düzenlenmesi, Slovenya’yla ufak sınır sorunları, eski savaş suçlularının yargılanması ve iktisadî bir takım reformlar... Hırvatistan’ı bu alanlar zorluyor. Bağımsızlığından beri milliyetçi söylem üzerinden siyaset yaparak, millî sorunları iyice keskinleştirmiş olan Hırvatistan devleti, bu alanı törpüleyebiliyor. Fakat tarım, balıkçılık ve gemicilik sektöründeki düzenlemeler siyasetçilerin durumunu zorlaştırıyor. Tarımdaki küçük üreticiler reformlara ayak uydurabilmek için çok büyük iktisadî yüklerin altına girmek zorundalar. Hırvatistan’ın AB ile yaşadığı en önemli sorun devletin halen GSMH’ın %40’ını üretmesi. Yani, bir çok alanda özelleştirmelerin hâlâ yapılamamış olması AB tarafından en önemli sorun olarak görülüyor. Özellllikle tersaneler anahtar konumda. AB, Hırvatistan’da devlete ait tersanelerin özelleştirilmesinin, daha doğrusu “özelleştirme yoluyla AB sermayesine peşkeş çekilmesinin” çok yavaş ilerlediği görüşünde. Hırvatistan’ın lokomotif sektörlerinden gemicilik sektörü istihdam için de çok önemli bir yere sahip. Split, Rijeka, Pula, Zadar gibi deniz kıyısındaki bir çok kent, turizme yapılan onca yatırıma rağmen, hâlâ tersanelerin yarattığı istihdamla ayakta duruyor. Özelleştirme ise binlerce işçinin işini kaybetmesi anlamına geliyor.

AB gelecek ay Hırvatistan’ın Temmuz 2013’ten itibaren üye olmasını oylayacak. Oylamadan önce yapılan kamuoyu yoklamaları AB’nin Hırvatistan’a çektiği fırçayı inceltmesini zorladı. AB üyeliğine olan desteğin sürekli %60’ların üzerinde seyrettiği, hatta zaman zaman %80’lere kadar çıktığı Hırvatistan’da, yapılan son araştırmalarda Hırvatistan vatandaşlarının adece %30 kadarının AB üyeliğine sıcak baktığı görülüyor. Bu durum da doğal olarak AB’yi ve AB işbirlikçisi Hırvat iktidar ve ana muhalefet partisini kara kara düşündürüyor. Fakat, Brüksel’den gelen son sinyaller Bulgaristan’la Romanya’nın AB’ye kabul edilişinde hata yaptığını sürekli olarak vurgulayan AB’nin bu vurgudan bir süreliğine vazgeçip, Hırvatistan’a AB yolunu kolaylaştırması yönünde. Diğer Balkan ülkelerinin dizginlerinin kontrol edilebilmesi için de böyle bir siyasî manevra önemli hale geliyor.

Yazıyı futbolla açtık, şu halde yeniden futbolla kapatalım. Geçtiğimiz Salı akşamı Zagreb’deki Maksimir Stadyumu’nda oynanan Hırvatistan – Türkiye maçında yaklaşık olarak üç metreye 20 metre büyüklüğündeki bir pankart dikkatimi çekti. Şu yazıyordu: NİKAD ZABORAVİTİ. “Hiç bir zaman unutulmayacak” anlamında. Kastedilen Vukovar’dı. Hırvat holiganları ilk defa bu kadar sakin gördüm. Saha dışındaki azgın ırkçı söylemden eser yoktu tribünlerde. AB yolunda millî davalarından ödün verilmesini sineye çeken milliyetçi pragmatik duruş, UEFA tarafından cezalandırılmamak için de aynı karaktersizliği gösterebiliyordu. Yaklaşık beş dakikalığına açılan koca pankart ve bir iki dakikalık sadece “Vukovar” isminin haykırıldığı tezahürat ise bir anlamda manzarayı kurtarmak çabasıydı.

Vukovar düştü! 18 Kasım 1991’de 3 aylık ağır bombardımandan sonra Vukovar düştü. Sırada ise Pula, Split, Rijeka ve Zadar var. Tek bir bomba atılmadan düşecek bu kentlerde önümüzdeki yıllarda muhtemelen bol bol Vukovar anması yapılır. İşi gücü olmayan, boş vakti olan çok vatandaş olacak buralarda!



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder