(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



16 Aralık 2015 Çarşamba

SARAYBOSNA KÜLTÜR SAVAŞLARI

(Yazının orijinali 23 Temmuz 2011 tarihinde yayınlanmıştır)

Saraybosna eski Yugoslavya’nın kültür başkenti olarak bilinir. Saraybosna’nın havasını almamış, suyunu içmemiş sanatçılar sınavı geçmiş sayılmazlarmış. Savaş sırasında düzenlenen güzellik yarışmaları, konserler, şiir dinletilerini duymuşsunuzdur. Bosnalılar dağlardan kenti kuşatanlara karşı yetersiz silah ve cephaneyle yapılan direnişin asıl kaynağının barbarlığa karşı hayatı ve insana dair değerleri bu şekilde savunmaktan geçtiğini sık sık söylerler.

Saraybosna Film Festivali
Savaşa sanatla, kültürle direnen Saraybosna’da Obala Sanat Merkezi’ndeki bir grup sanatçının fikriyle gerçekleşen ilk Saraybosna Film Festivali (SFF) dünyadan yalıtılmış kentin bir nebze olsun nefes almasını sağlamıştı. İlki 1995 yılında, kuşatma devam ederken düzenlenen festivale 15 farklı ülkeden 37 film katılmıştı ve jeneratörlerle çalışan korunaklı salonlarda gösterilen filmlere yoğun bir ilgi vardı.

Savaştan bu yana iktisadî krizi atlatamayan, sürekli olarak siyasî sorunlarla uğraşan, genç nüfusunu ve doğal olarak da en önemli sanatçı ve yazarlarını beyin göçüne feda eden Saraybosna’da, yılda on gün eski güzel günleri andıran bir atmosfer yaşanıyor. Dünyaca ünlü yıldızların, yönetmenlerin yanısıra, başta eski Yugoslav ülkeleri vatandaşları olmak üzere film festivali için Saraybosna’ya akın eden misafirler kentin yaşam ritmini değiştiriyor. Öyle ki, günlük konuşmalarda Saraybosnalıların hayata karşı daha duyarlı oldukları, sadece gösterilen filmlerle ilgili değil, hayata dair yorumlarda daha eleştirel bir bakışa sahip oldukaları gözlemleniyor.

Saraybosna’nın yerel radyolarından e-Fm’de program yapan Zoran Çatiç festival sırasında kentin yaşadığı atmosferin, aslında bütün yıl boyunca Saraybosna’nın görünümü olması gerektiğini ifade etti. Film Festivali bu anlamda Kış Festivali, Başçarşı Geceleri gibi kültürel sanatsal etkinliklerin yıl boyuna yayıldığı Saraybosna’da, kent sakinleri için bir festivalden daha fazlasını ifade ediyor.

Festivalin pazarı
Uluslararası SFF’de “uluslararası” karakterin özellikle son yıllarda yerini “Balkanlar” (ya da Batı-merkezli ifade edildiği şekliyle “Güneydoğu Avrupa) eksenine dönüştüğü gözlemleniyor. Bir anlamda Avrupa’da daha büyük festivallerle yarışamayacağını öngören festival düzenleyicilerinin en azından bölgede bir “lider festival” yaratma hedeflerinin olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönüşümde festivalin direktörü Mirsad Purivatra’nın çok önemli bir payı var kuşkusuz.. Uluslararası reklam ajansı McCann’nın eski CEO’larından Purivatra savaşa karşı kültürel direniş sembolü olan bir festivali, iktisadî bir pazarlama başarısı haline getirmesi önemli stratejik hamlelerden birisi.

Bu “pazarlama başarısının” en büyük ayaklarından birisi de bölgesel bir festival haline getirilen SFF’nin “Genç Yetenekler” bölümü oluşturuyor. Festivalde yer verilen genç yönetmenlerin başarılı olanlarının uluslararası sinema endüstrisinin taze kan ihtiyacını karşıladığını söyleyebiliriz. Buna kimin itirazı olabilir ki? Öte yandan, ismi duyulmamış bir çok genç yerel yönetmenin yeni filmler çekebilmesi için maddî desteğin olması gerekiyor. SFF ve bölgedeki diğer festivaller aynı zamanda genç yönetmenlerin filmlerine sponsor bulmasını da kolaylaştırıyor. Öte yandan, maddi destek verilen filmlerin senaryolarının biraz “seçmece”olduğu görülüyor. Genç yönetmenler en çok da bundan şikayetçi. Nitekim, savaşın üzerinden 16 yıl geçmiş olmasına rağmen savaş konulu ya da etnik farklıların ön plana çıkarıldığı senaryoların sponsor bulmakta daha az zorlandıkları biliniyor. Bu seneki festivalde de özellikle Bosnalı genç yönetmenlerin çektikleri filmlerde savaş ve etnik kimlik konuları ön plana çıkıyor.

Festivalin bölgesel bir iddiasının olmasının sonuçlarından birisi de Balkanlar’ın en gelişmiş sinema endüstrisine sahip olan Türkiye’nin her sene ağırlığını biraz daha hissettirmesi oldu. Festivali izlemeye gelen Batılı sinemaseverler bu duruma burun kıvırsa da emperyalizmin bölgedeki Truva atı Türkiye’nin, sadece bölge siyasetinde değil, kültürel yaşamında da daha etkin rol alması güncel siyasetin doğal bir sonucu olarak görülmeli.

SFF, on günlüğüne de olsa Saraybosna’nın sosyal ve kültürel görünümünü değiştirse de, aslında Yugoslavya’dan bu yana en çok da savaşın etkisiyle Saraybosna da diğer eski Yugoslav başkentleri gibi sosyal ve kültürel değerlerinden çok şey kaybetti. Savaş sırasında büyük bir beyin göçü yaşandı. Saraybosna kökenli bir çok aydın savaş sırasında yurtdışına kelimenin tam anlamıyla “kaçtı”. Yurtdışına kaçma fırsatı olup da kalanlar da var, fakat savaştan sonraki kirli siyaset bu kesimin de Bosna’da kalması için bir nedenlerinin olmamasına yol açtı. Bosnalı aydınlar bir ikilemle karşı karşıya kaldılar: Ya kalıp emperyalizm güdümlü STÖ’lerin ya da sağcı, dar kafalı, yolsuzluklara bulaşmış siyasetçilerin desteğiyle ayakta kalmaktan başka çareleri kalmamıştı. Kalanlar da oldu. Ama bunların arasında siyasi yönden erezyona uğrayan birçok örneği var.

Yaşanan büyük beyin göçü bir süreç ve hâlâ devam ediyor. Saraybosna’da kültürel savaşın boyutları ise daha büyük. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi, onca emek verilerek yaratılan değerler de “pazarlama” faaliyeti olarak peşkeş çekiliyor. Bunlardan birisi SFF. AB güdümünde milliyetçiliğe endeksli bir siyaset ve bu iki verinin her zaman beraberinde getirdiği yolsuzluğa batmış bir iktisadî ortamda Saraybosna’nın kültürel değerleri birer birer değer erozyonuna uğruyor. Kültürel değerlerdeki erozyonla çalışan kesimlerin iktisadî ve toplumsal durumlarındaki kötüleşme de başa baş gidiyor. Daha önce Bir Mayıs’ın nasıl kutlandığına dair bir yazımız Živio Prvi Maj (Yaşasın Bir Mayıs) başlığıyla burada yayınlanmıştı.

Çok çarpıcı bir biçimde Bosna-Hersek’teki ilk McDonalds 21 Temmuz 2011’de, tam da film festivalinden bir gün önce açıldı. Dünya’da McDonalds olmayan yegâne başkentlerden biri olan Saraybosna’da, üstelik de Tito Caddesi üzerine açıldı. “Tito” uzun zamandır gençlerin “piyasa yaptıkları”, Batı’nın ünlü markalarının mağazalarına ev sahipliği yapan bir cadde ismi olarak anılıyor. Tito Kafe’yi de unutmamak lazım. Saraybosna’nın gözde mekanlarından.

Saraybosna çok iyi pazarlanıyor. Fakat Saraybosna’yı Saraybosna yapılan kültürel değerler birer birer yok edilerek.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder