(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



24 Aralık 2015 Perşembe

BOSNA’DA SDA’SIZ DÖNEM…

(Yazının orijinali 7 Temmuz 2012 tarihinde yayınlanmıştır)

Bosna-Hersek’te 3 Ekim 2010’da yapılan seçimlerden sonra uzun bir süre hükümet kurulamamıştı. Nihayetinde, biraz da uluslar arası toplumun da baskısıyla 2011 yılının sonlarına doğru, yani seçimden tam 15 ay sonra bir koalisyon hükümeti kurulmuştu. Yeni hükümetin ilk icraatı ise yeni bir zam dalgası olmuştu: Sigaradan yağa, benzinden una kadar hemen hemen her şeye gelen zamlar karşısında Bosnalılar hükümetsiz günleri arar olmuşlardı.

Hükümetin kurulmasının üzerinden henüz 5 ay geçmeden SDA (Stranka Demokratske Akcije – Demokratik Eylem Partisi) ile başta SDP (Sosyal Demokrat Parti) olmak üzere hükümeti oluşturan diğer partiler arasında sorun çıktı. Saraybosna Kantonu’nun bütçesine onay vermeyen SDA, koalisyonu oluşturan diğer partilerin ortak kararıyla koalisyondan çıkarıldı. SDA’nın yerine “Bosna’nın Berlusconisi” olarak bilinen iş adamı ve medya kralı Fahrudin Radonçiç tarafından geçtiğimiz yıl seçimlerden hemen önce kurulan SBB’nin  (Savez za Bolju Budućnost – Daha İyi Bir Gelecek için Birlik) koalisyona katılmasıyla yeni hükümet kurulmuş oldu. Önceki koalisyonda yer alan Hırvat partiler, yeni kurulan hükümette de yer aldılar.

1990 yılında Alija İzzetbegoviç tarafından kurulan SDA, 2000 yılındaki kısa bir süreç dışında sürekli hükümette yer almıştı. Bu bağlamda ilk bakışta hükümeteki değişiklik, SDA’nın iktidardan uzaklaşması çok önemli bir değişiklik olarak görülebilir. Fakat, SDA’nın hükümette yer almaması Bosna için çok şey ifade etmiyor.

Sadece ülke siyasetinde değil, Bosna’nın toplumsal ve iktisadî yapısının son yirmi yıllık sürecinde en önemli aktör olan SDA’nın Bosna’ya savaştan bu yana fazla bir şey vermediğini söyleyebiliriz. Bosna’daki iktisadî krizin ve toplumsal çöküşün bir numaralı sorumlusu olan SDA, son yirmi senedir vulgar bir hamaset söylemiyle iktidarını koruyordu. Öte yandan muhalefet partilerinin de alternatif bir programlarının olamaması SDA’nın yerini korumasını kolaylaştırıyordu.

Süreç içerisinde alternatif olma potansiyeline sahip bir siyasi oluşum ortaya çıkamasa da Bosnalılar son seçimlerde SDA’ya daha fazla tahammül edemediklerini gösterdiler. Hatta cumhurbaşkanlığı seçimlerinde birçok Boşnak seçmen SDP üyesi Hırvat cumhurbaşkanı adayına oy verdi. Biraz çelişkili gibi görünse de, Boşnak seçmenlerin bu kararı SDA taraftarı Boşnakları memnun ederken, Hırvat milliyetçilerini kızdırmıştı. Boşnak  seçmenlerin Hırvat bir adaya oy vermesi sayesinde SDA adayı daha az oy almasına rağmen seçilebildi. Öte yandan Boşnak seçmenlerin Hırvat SDP adayı için oy kullanması, Hırvat milliyetçi adayın önünü kesti. Yani Boşnak sağcıların önünü kesebilecek oylar, bir anlamda Hırvat sağcıların önünü kesmiş oldu.

SDA lideri Bakir İzzetbegoviç yine üçlü başkanlık sisteminin Boşnak temsilcisi olarak seçildi, fakat Boşnakların önemli bir kısmının Boşnak temsilci yerine Hırvat temsilci için sandığa gitmesi önemli bir siyasî prestij kaybı anlamına geliyor.

Bu durum babasının siyasî mirasını devralan Bakir İzzetbegoviç için önemli bir siyasî yenilgi olarak değerlendirilebilir. SDA’nın bu yenilgisine rağmen, SDP medya patronu Radonçiç yerine, Süleyman Tihiç liderliğindeki SDA’yı da koalisyon hükümetine dâhil etmeyi tercih etmişti. Fakat seçimden yenik ayrılan mağrur SDA’nın her şeye rağmen Bosna siyasetinde hâlâ en önemli siyasî aktör olduğunu ispatlaması gerekiyordu ve bu amaç doğrultusunda daha ilk günden itibaren koalisyonda sorunlar yaratmaya başladılar. Öte yandan ideolojik tutarsızlığının bir sonucu olarak, siyasi beceriksizliğe mahkûm tipik bir sosyal demokrat parti olan SDP ve koalisyonun diğer ortakları başından beri sorunlarla cebelleşiyor. Bu sorunlardan en önemlisi bürokrasideki kadrolarla yaşanıyor.

Yirmi senelik süreçte devlet kadrolarını şişiren ve yandaşlarıyla dolduran SDA’nın uyguladığı bu politika bizlere pek de yabancı değil. SDP ise devlet kadrolarına verdiği bütçeyi kısarak hem yatırımları arttırmayı, hem de SDA’nın yerleştirdiği kadroları yıldırmayı hedefliyor.

Bosna hükümetindeki bu değişikliğin iki farklı sonucu var: Birincisi, Bosna halkının SDA’ya daha fazla tahammül edemediği artık çok aşikâr. İkincisi ise, kurulan yeni hükümetin de SDA’dan kalan birçok sorunla uğraşmasının yanı sıra, Bosna’nın sorunlarını çözmeye yönelik alternatif bir program üretememesi, hatta bu doğrultuda her hangi bir ümit de verememesi.

Bu bağlamda Bosna’daki siyasi konjonktürün Türkiye’deki ile birçok yönden örtüştüğünü söylememiz de mümkün.  Şu an için pek olasılık dâhilinde görünmese de, CHP’nin olası bir seçim başarısıyla AKP hükümetini devirmesi sonucunda da benzer sorunlar yaşanacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder