(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



24 Aralık 2015 Perşembe

BİLO JEDNOM JEDNA ZEMLJA (BİR ZAMANLAR BİR ÜLKE VARDI)

(Yazının orijinali 14 Aralık 2013 tarihinde yayınlanmıştır)



26 Kasım 1942 tarihinde Bosna’nın Bihaç kentinde toplanan AVNOJ (Antifašističko Vijeće Narodnog Oslobođenja Jugoslavije – Yugoslavya Antifaşist Ulusal Kurtuluş Konseyi) sadece Nazilere değil, Ustaşa (Hırvat faşistleri) ve Çetniklere (Sırp faşistleri) karşı verilen bir yıllık kahramanca mücadele sonrası yine Bosna’da, Jajce kentinde bir araya geldi. 21-29 Kasım 1943 tarihleri arasında düzenlenen toplantının son gününde, 29 Kasım 1943 tarihinde savaş sonrası kurulacak olan Yugoslavya Sosyalist Federatif Cumhuriyeti’nin temelleri atılmıştı.

Nazi işgali sonrası Tito önderliğinde kurulan Yugoslavya’da 29 Kasım tarihi “Cumhuriyet Bayramı” olarak kutlanıyordu. Dağılmanın hemen öncesi yıllarda Cumhuriyet Bayramı sadece resmî görevlilerin katılımıyla sönük biçimde kutlanıyordu. Yugoslavya fiili olarak 25 Haziran 1991’de, Yugoslavya’nın en zengin iki ülkesi Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlıklarını ilan etmesi ve Batı tarafından acele ile tanınmasıyla sona ermişti. Ardından, Bosna-Hersek ve Makedonya’nın da ayrılmasından sonra Sırbistan ve Karadağ’dan oluşan Yugoslavya Federal Cumhuriyeti 2003 yılına kadar varlığını devam ettirdi.

1991-2003 süreci eski Yugoslav coğrafyasındaki insanların belleklerinde farklı bir imgeleme sahiptir. On iki yıllık süreçte Yugoslavya ismine sahip çıkan, görünüşte Yugoslavya’yı yaşatmaya çalışan Miloşeviç, Yugoslavya isminin cisimleştiği olumlu imgelemi kan denizinde boğmuştur.

UÇK terörünün gölgesinde kurulan Kosova, 1999 NATO bombardımanı ve Miloşeviç’ten sonra gelen işbirlikçi hükümetler bu gerçeği değiştiremez. Miloşeviç rejimi ne UÇK terörüne karşı halkların eşitliğini savunan bir duruş sergileyebilmiştir, ne de NATO bombardımanı karşısında anti-emperyalist bir saikle hareket etmiştir. Tito’nun ölümünden beri Miloşeviç’in hedefi bellidir: Tito dönemindeki “zayıf Sırbistan, güçlü Yugoslavya” anlayışını tersine döndürüp; “Güçlü Sırbistan, zayıf Yugoslavya” biçimine döndürmekten başka gayesi yoktu. Milliyetçiliğin en arkaik uygulamalarına şahit olunan Miloşeviç Yugoslavyası, içeride de başta sendikalar olmak üzere işçi sınıfına karşı yönelttiği saldırılarla da dikkati çekiyordu.

On iki yıllık dönem, bu anlamda özellikle Bosna-Hersek’te olmak üzere eski Yugoslavya’da farklı bir imgeleme sahiptir ve aradan geçen süreye rağmen Yugoslavya’nın “en Yugoslav” olduğu bu coğrafyada bu imgelemi değiştirmek, daha doğrusu temizlemek çok da kolay değil. Bilindiği gibi, Yugoslav Federal Ordusu Bosna-Hersek’ten çekilirken ciddi bir ağır silah envanteri olan silahlarını paramiliter çetnik kuvvetlere (aşırı milliyetçi Sırp silahlı güçler) bırakmıştı. Bosna-Hersek’te savaş süresince yaşanan katliamlar bu silahlarla gerçekleşmişti.

Buna rağmen Yugoslavya’nın tatlı hatıraları gün geçtikçe başta Bosna-Hersek olmak üzere yeniden canlanmaya başlıyor. Yugo-nostalji dediğimiz şey, eski Yugoslavya’ya özlem, Bosna da dahil olmak üzere eski Yugoslavya coğrafyasında gün geçtikçe, özellikle de popüler kültür alanında sıklıkla karşımıza çıkıyor. 29 Kasım 2013 tarihinde, yani Jajce toplantısında sosyalist Yugoslavya’nın temellerinin atılışının yetmişinci yıldönümünde özellikle sosyal medyada eski Yugoslavya’ya ilişkin paylaşımların artan yoğunluğu dikkat çekti. Özellikle Facebook profillerinde eski Yugoslavya bayrağı, Tito ya da partizan fotoğraflarının paylaşımı ya da profil fotoğrafı olarak kullanımı gözlerden kaçmadı.

Eski Yugoslavya’da, Miloşeviç döneminde “karartılan” Yugoslavya imgesinin “Yugo-nostalji” teriminde cisimleşen popüler dirilişi artık herkes tarafından bilinen bir gerçek ve Yugoslavya’da kutlanan 29 Kasım Cumhuriyet Günü, ya da 25 Mayıs Gençlik Günü eski Yugoslavya’nın merkez kentlerinde havai fişekli kitlesel kutlamalarla anılıyor.

Daha önce Bosna-Hersek Komünist İşçi Partisi liderliği yapmış, Bosna Solu’nun önemli isimlerinden akademisyen Goran Markoviç 29 Kasım tarihinde alternatif medya sitesi Abraş Medya’daki röportajında önemli bir noktaya dikkat çekti. Markoviç, Yugoslavya deneyiminin sadece tarihçiler için değil, günümüzde muz cumhuriyetlerinde yaşayan vatandaşlar için de incelenmesi gereken bir olgu olduğunun altını çiziyor. Markoviç “Yugoslavya” imgesinin nostaljinin bir parçası değil, geleceğin inşasının bir parçası olması gerektiğini ve yolsuzluk batağına saplanmış eski Yugsolav ülkelerinin şu anki durumlarına bakmanın, AVNOJ deneyiminin gelecekte yeniden bir alternatif olmasının zorunlu olduğunu gösterdiğine işaret ediyor. (1)

Her ne kadar popüler imgelemde, gün geçtikçe Yugoslavya imgesi üzerindeki ölü toprağını atmaya başlamış olsa da, bu dinamiğin siyasi alanda kendisine yer etmesi henüz uzak bir ihtimal gibi. Eski Yugoslav solu, milliyetçi yıkımın yaralarını sarabilmiş değil. Aradan geçen yirmi senelik süreçte eski parti kadrolarının yerini alabilecek deneyimli partili eksikliği komünist/sosyalist partilerin kendilerine siyasi alan açmasının önünde en büyük engel.

Dahası, eski Yugoslav solu Tito döneminin muhasebesini yapabilmiş değil. Hatta bunun için bir girişim dahi yok. Hem geçmişin muhasebesinin yapılmamış olması, hem kadro sürekliliğinin sekteye uğramış olması, yolsuzluk ve yoksulluk içinde can çekişen eski Yusgolav cumhuriyetleirnde yaşayan vatandaşlar için komünist/sosyalist partileri alternatif siyasi unsur olarak görebilmelerinin ve popüler kültürde kendine yer açmış olan “Yugoslavya” özleminin siyasi platforma taşınmasının önündeki en önemli engel.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder