(For selected articles translated in English language, click here)


"Yugoslavya yazıları" nedir? Buraya tıklayınız.



16 Aralık 2015 Çarşamba

BALKAN ÜLKELERİNE SCHENGEN “FIRÇASI”

(Yazının orijinali 22 Ekim 2011 tarihinde yayınlanmıştır)

Balkanların tamamı işbirlikçi hükümetler tarafından yönetiliyor. Bunların arasında nüans farkları elbette var. İşbirlikçiliğin en önemli sonuçlarından biri de, ara sıra büyük abilerden fırça yemek. Haklı da olsanız, haksız da olsanız bu fırçaları sineye çekeceksiniz. AB’nin en son fırçası Balkan ülkelerine tanınan serbest vize rejiminćn istismar edilmesiyle ilgili.

Yugoslavya Yazıları’nda daha önce Balkanlar’daki işbirlikçi hükümetlerle AB arasındaki ilişkilere değinen yazılara yer vermiştik. (1) Özetle, AB Balkan ülkelerini parmağının ucunda oynatırken, Balkan ülkeleri de AB ile ilişkilerini allayıp pullayarak iç siyaset malzemesi olarak kullanabiliyor. En işlevsel örneklerden biri de Schengen ülkeleri için tanınan serbest vize rejimi. AB’ye henüz kabul edilmeyen Balkan ülkelerinin elde ettiği bu koz, iç siyasette muhafazakar-işbirlikçi politikacılara çok puan kazandırdı. Gelin görün ki, AB bu kararından pek de memnun görünmüyor gibi. Daha doğrusu, anlaşılan memnun değilmiş gibi görünüp daha da fazla taviz koparma arayışında. “AB’ye verilmeyen taviz kaldı mı?” sorusu aklımıza takılabilir. Ama inanın, AB bu konularda profesyonelleşmiş artık. Dudak uçuklatacak talepler yaratmada üzerlerine yok.

19 Aralık 2009 tarihinde Makedonya, Karadağ ve Sırbistan vatandaşlarına Schengen ülkeleri için tanınan serbest vize rejimi, 15 Aralık 2010 tarihinden bu yana Bosna ve Arnavutluk vatandaşlarına da tanındı. Serbest vize rejimi muhafazakar politikacıların “prestij” söylemleri için çok önemli bir silah. “AB tarafından güven duyulan bir ülke” yaratmak yerel siyasette en önemli oy kazanma aracı olarak görülüyor. Ne yazık ki, etnik meselelerle fazlaca içli-dışlı olan Balkan halkları bu zokayı yutup, AB tarafından sırtı en fazla sıvazlanan poltikacılara daha fazla güven duyma eğilimindeler. Bu konjonktürde, Schengen vizesi muafiyeti Balkanlar’da yerel siyaset açısından önemli bir yere sahipti.

Fakat geçtiğimiz ay Belçika hükümetinin serzenişleri gündeme oturdu. Belçika hükümeti Schengen serbestisinin tanındığından bu yana Bosnalı mülteci başvurularında gözle görülür bir artış olduğundan şikayetçiydi. AB komisyonları bu serzeniş karşısında sessiz kalamdı ve durumu incelemeye aldı ve Schengen serbestisi tanınan ülkelerin vatandaşlarının, AB’nin bu “iyi niyetli” girişimini istismar ettiğini duyurdu ve gerekirse bu kararın geçersiz sayılacağını, bu konuda gerekli önlemleri almayan Balkan ülkelerinin vize muafiyetinin kaldırılacağını ilan etti.

Balkan halklarının ilk tepkisi özetle şu şekilde: “Bizim insanımız böyledir işte. İyilikten anlamazlar.” Hükümetler ise AB ile alınacak önlemler konusunda masaya oturdular bile. Dünya diplomasi tarihinde özgün bir örnek olarak, bundan böyle AB sınırlarına girecek Balkan kökenli vatandaşların güvenlik kontrolleri, yani bu vatandaşların girdikleri ülkelerin sınır görevlileri tarafından yapılması gereken kontroller bundan böyle vatandaşın kendi ülkesindeki görevliler tarafından yapılacak. Dolayısıyla, bu kontrolden geçen vatandaşın sorumluluğu kendi ülkesinde olacak. Saçma bir uygulama olmasına rağmen her iki tarafa da uyuyorsa söyleyecek bir şeyimiz yok. Fakat, uygulamada bazı sıkıntılar doğuracak.

En büyük sıkıntı şu: İltica başvurularının büyük çoğunlu Balkan ülkelerinde yaşayan Roman vatandaşlar tarafından yapılıyor. Hâl-i hazırda AB üyesi olan Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Macaristan gibi ülkelerin Nazi rejimini aratmayan Roman politikasına sessiz kalan AB, bu konuda da çifte standart uygulamalarının güzel bir örneğini vererek Roman vatandaş sorununu sürekli olarak Balkan ülkelerinin önüne koyuyor. Bu konuda rapor üstüne rapor yayınlıyor. Bu raporlar da AB ülkelerine iltica başvurusunda bulunan Roman vatandaşlar tarafından gerekçe olarak gösteriliyor. AB ise çok güzel bir manevrayla mülteci potansiyeli taşıyan Balkanlılar’ın kendi sınırlarına girmeden engellenmesinin önünü açıyor. Yani örneğin Sırp sınır polisi vatandaşa bakacak ve eğer Roman ise, ya da Roman’a benzer bir yanı varsa bu vatandaşın seyahat özgürlüğünü engelleyecek. Açık bir ırk ayrımcılığı! Fakat bu AB’yi rahatsız etmiyor.

Biraz da rakamlarla konuşalım.

Belçika hükümetinin şikayet konusu ettiği Bosna kökenli iltica taleplerinin sayısı bütün AB ülkeleri için 2105. Kosova sorunundan dolayı şu sıralarda fazla rahatsız edilmek istenmeyen Sırbistan’dan yapılan iltica başvurusu ise tam 17,715. Sırbistan’ı fazla rahatsız etmemek lazım, ama zaten tamamıyla sömürgeleştirilen Bosna şamar oğlanı yapılabilir. AB’ye yapılan iltica başvurularında ikinci sırayı Makedonya vatandaşları alıyor: 7,550. Bu rakamlar AB’li politikacıları rahatsız ediyor ve bunun nedeninin serbest vize rejimi olduğunu öne sürüyorlar. Halbûki nüfusu Bosna kadar bile olmayan ve serbest vize rejimi tanınmayan, üstelik de Batı’nın huyuna suyuna göre bir hükümetle yönetilen Kosova’dan AB’ye yapılan iltica başvurusu 14,285 kişi.

Yukarıda da değinildiği gibi, iltica başvurularını yapanların büyük çoğunluğu Roman asıllı olduklarını ve ülkelerinde Romanlar’a karşı siyasî baskı olmasını gerekçe göstererek bu girişimde bulunuyorlar. Başvuruların çoğu Almanya, Belçika ve İsveç gibi başvuru sürecinin en uzun olduğu ülkelere yapılıyor. Başvuru kabul oranları yüzde 2 düzeyinde fakat bu süre içerisinde kaçak işlerde çalışan mülteci adayları tatmin edici bir birikimle memleketlerine geri dönebiliyorlar.

Peki sorun nerede? Kaçak yabancı işçiler, yani sigorta, sendika, sosyal güvence sorunlarıyla uğraşmadan elde edilen en ucuz emek kaynağı AB ülkelerinin “vazgeçilmez”lerinden değil mi? Evet. Fakat AB ülkeleri iltica başvurusu sonuçlanana kadar mülteci adaylarının minimum ihtiyaçlarını karşılamak zorundalar. AB ülkeleri işte bu masraftan da kurtulmak istiyorlar.

Balkan hükümetlerinin elleri mahkûm: Sınırlarını daha da “güvenli” hale getirecekler ve medenî dünyayı sömürmek isteyen bu iyilikten anlamayan vatandaşlarını engelleyecekler. Aksini yapan çıkabilir mi? Belki. Ama muhtemelen bu cesur kişinin yolsuzluk dosyaları ertesi gün gazetelerde sayfala sayfa yayınlanacaktır.



dirimozkan@gmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder